"Çevirilerin Diller Arasında Kurdukları Köprülerden Şükranla Geçelim"
Cuma, Temmuz 28, 2023Bulgarcadan Türkçeye Türkçeden Bulgarcaya yaptığı çevirilerle bilinen çevirmen ve şair Aziz Nazmi Şakir-Taş’la çeviriyi, çevirilerin bizlere açtığı kapıları, okura sunduğu imkânları, külfetine rağmen çevirinin çevirmeni cezbeden taraflarını konuştuk.
Çevirilerin ana özelliği, normal hayatlarımızda meşakkatli seyahatler gerçekleştirmeden de bizleri kendi diyarımızdan çıkmamızı, dünyanın dört bir yerine ve bu yerlere has medeniyetlere, doğaya, hayvanlara ve bitkilere ulaşmamızı sağlamaktır.
SÖYLEŞİ: REYHAN FERAD
Aziz Taş kimdir? Yazar mı? Okur mu? Çevirmen mi? Eğitmen mi? Hangi dilde yazıyor? Hangi dilde okuyor? Hangi dilde tercüme yapıyor? Hangi dilde eğitim veriyor? Ve onun hakkında bilmediklerimiz neler?
İlk bakışta cevaplanması kolaymış izlenimi veren bu sorular sınavda karşıma çıksa herhâlde o sınavdan kalırdım. Kendimi bildim bileli aziz kılığına girip adımın başköşesini kapan asi oğlan da, onları en iyi şekilde cevaplamasını sağlamak için, bu soruları yıllar önce boynuma bizzat bağladığım ağırbaşlı taşa sorup duruyor. Ama taşı konuşturabilmek için iyi taşçı olmalısın, öyleyken bile lafı fazla uzatmaz. Bundan dolayı kısa şiirleri ona yazdırırım. Şakir’e sorsanız o da “Geceleri Allah’ın gariban bir kulu, ama gündüzleri tebdil-i kıyafetle gâh okurdur, gâh yazar; okutur da, evirir çevirir de. Zaman zaman başkalarının yazdıklarını yazanın dilinden anlamayanlara ulaştırabilme adına muhtelif dillere aktarmak için çaba sarf ediyor. Aslında bildiği bütün dilleri, “bir lisan bir insan” deyip, yaptığı her işinde köle gibi çalıştırıyor. En sık sömürdükleri İngilizce, Türkçe, Bulgarca ve Arapça; nadiren de olsa Rusça, Farsça ve Osmanlıca.” der.
Onun hakkında bilmediklerinizi sizinle paylaşsa muhtemelen ondan nefret ederdiniz. Malum, sanatçılar izleyicilerinin manevî ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamaları adına sahneye sadece yapımında ustalaştıkları güzellikleri taşır. Bu, onların bir nevi ibadeti sayılır. Sahne öncesi ve sonrası ödenen bedeller yazarlar için de geçerli apayrı bir konu....
Çevirmenin işi kolay mı zor mu?
Bak bu soru kolay yerden çıktı: Tartışmasız, çeviri, söz âlemindeki en zor işlerden biri. Hele bu sözü önce kelime oyunları eksik olmayan bir şiire, sonra da her mısrasının kendisine meydan okuduğu tercümanına verdiyseniz. Yine de tercüme konusunda şiir her zaman ilk tercihim olmuştur. Birçok kez yüzlerce sayfalık romanların Bulgarcalaştırma veya Türkçeleştirmesini tamamladıktan sonra tövbe etmişimdir, artık çeviri işi üstlenmeyeceğim diye... Ama sevabı da bol olduğuna inandığım bir uğraşı bu. Çevirmenler olmasa dünya edebiyatının ne kadarına vakıf olabilirdik? Örneğin, Kazancakis’in Greco’ya Rapor’unu okuyabilmek için Yunanca öğrenmeyi kaç okur göze alır, alsa da bunların kaçı bunu yapma imkânı bulurdu? Edebiyatı geçtim, farklı diller konuşan insanlar, çevirisiz kendi aralarında sağlıklı iletişim kurabilir miydi? Hâl böyleyken tercümanların özellikle de edebî metinler üzerinde döktükleri göz nuruna biçilen değer içler acısı...
Edebî çevrilerin günümüzde yeri nedir, hayatımıza katkısı nedir?
Edebi çevirilerin yerini de katkısını da belirleyen bizim onlara duyduğumuz meraktır. Günümüzün küçük bir parçasını bile kitap okumaya ayırmayı başarırsak, okuduğumuz eser hayatımıza ve belki de kaderimize apayrı bir renk katacaktır. Çevirilerin ana özelliği, normal hayatlarımızda meşakkatli seyahatler gerçekleştirmeden de bizleri kendi diyarımızdan çıkmamızı, dünyanın dört bir yerine ve bu yerlere has medeniyetlere, doğaya, hayvanlara ve bitkilere ulaşmamızı sağlamaktır. Üstelik bu, hâlihazırdakilerin yanı sıra, gitmemizin asla mümkün olamayacağı mazinin güzergâhlarını da kapsamaktadır. Ayrıca belirli bir coğrafyada ve orasının kültürüyle beslenmiş bir şahsiyeti hakkıyla tanımanın belki de yegâne yolu yine aynı şartlarda kaleme alınmış bir eserin inşa ettiği köprü üzerinden geçmektedir...
Türkçeden Bulgarcaya ve Bulgarcadan Türkçeye yeterince edebî çeviri var mıdır?
Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2005 yılından beri başarıyla yürüttüğü TEDA adlı projesi sayesinde sadece son 15 yıl içerisinde Türkçeden Bulgarcaya 300’ün üzerinde edebiyat eseri tercüme edilip basıldı. Bu çok ciddi bir rakam ve bu programın bu denli faal olmasını sağlayanlara hem tercüman hem de okur olarak teşekkürü bir borç bilirim. Doğal olarak bu eserlerin çoğu, belki de yayınevlerinin düz yazının daha fazla sattığını bildikleri için, roman türündendir. Şair gönlüm ister ki desteklenen eserler listesinde şiir kitaplarına da hak ettikleri üzere daha sık rastlana! Ayrıca bu program kapsamında Bulgaristanlı Türk yazarlar tarafından Türkçe kaleme alınan eserler de Bulgarcaya çevrilse ne güzel olur! Bu sayede birçok Bulgar okur nihayet yerli Türk edebiyatının da varlığından haberdar olur ve bu sayede birçok takdire şayan temsilcisine sahip çıkar.
Bulgarcadan Türkçeye yapılan çeviri sayısı yetersiz. Peki, okur kitlesi günbegün artan Türkiye’de Bulgar edebiyatına olan ilginin azalması söz konusu olamayacağına göre, bunun sebebi ne: Son yirmi yıldır Kadriye Cesur, Hüseyin Mevsim ve Hasine Şen başta olmak üzere bu yönde profesyonelce çeviri yapan meslektaşlarımın sayıca çok az olması bu yöndeki talebin karşılanamamasına yol açmaktadır. Bu saydığım isimlerin tümü eğitim-öğretim alanında akademik kariyere sahip saygın kişilere ait ve tabii olarak hiçbirisi geçimini tercümelerden ettiği gelirle sağlamadığı için, söz konusu çevirileri özel hayatlarından zaman çalarak yaptıkları nice fedakârlık pahasına ortaya çıkarmaktadırlar. Onun için, bu satırları okuyanlardan ricam, bundan böyle bir çeviriyi okurken sadece onun esas yazarını değil, onun bir nevi havarisi rolüne bürünüp orijinal metni hakkıyla başka dile aktarmayı başaranı da takdir etmeleri yönünde.
Bağlar'ın 3. sayısını okumak için
Bağlar'ın 2. sayısını okumak için
Bağlar'ın ilk sayısını okumak için